4857 sayılı İş Kanunu’nun 2. Madde 6. Fıkrasında alt işveren, “diğer işveren” ifadesi kullanılarak asıl işveren ise “işi aldığı işveren” olarak tanımlanmıştır. Buna göre “ Bir işverenden, işyerinde yürüttüğü mal veya hizmet üretimine ilişkin yardımcı işlerinde veya asıl işin bir bölümünde işletmenin ve işin gereği ile teknolojik nedenlerle uzmanlık gerektiren işlerde iş alan ve bu iş için görevlendirdiği işçilerini sadece bu işyerinde aldığı işte çalıştıran diğer işveren ile iş aldığı işveren arasında kurulan ilişkiye asıl işveren-alt işveren ilişkisi denir. Yani alt işverenin işçileri mal veya hizmet üretimine ilişkin yardımcı işlerde veya asıl işin bir bölümünde işletmenin ve işin gereği teknolojik nedenlerle uzmanlık gerektiren işlerde çalışabilirler. Bunun dışında asıl işin parçalar halinde alt işverenlere devredilmesi veyahut anahtar teslim olarak anlaşılan işlerde bu ilişkinin kurulduğundan bahsetmek mümkün olmayacaktır. Bu ilişkide asıl işveren, alt işverenin işçilerine karşı o işyeri ile ilgili olarak bu Kanundan, iş sözleşmesinden veya alt işverenin taraf olduğu toplu iş sözleşmesinden doğan yükümlülüklerinden alt işveren ile birlikte sorumludur.
Alt işverenlik ilişkisinin kurulmuş sayılması için kanun birtakım şartlar aramaktadır. Bu şartlar şöyledir:
– İşin bir asıl işverenden alınmış olması
– İşin kanunda sayılan mal veya hizmet üretimine ilişkin yardımcı işlerden veya asıl işin bir bölümünde işletmenin ve işin gereği ile teknolojik nedenlerle uzmanlık gerektiren işlerden olması
– İşin asıl işverenin işyerinde yapılması
– İşçilerin yalnızca bu işyerine özgülenmiş olması
Bu unsurları taşımayan bir alt işverenlik ilişkisi geçerli olarak kurulmuş sayılmayacağından alt işverenin işçileri baştan beri asıl işverenin işçisi sayılır.
Asıl işveren, alt işverenin işçilerine karşı o işyeri ile alakalı olarak iş kanunundan, iş sözleşmesinden veya alt işverenin taraf olduğu toplu iş sözleşmesinden doğan yükümlülüklerden alt işverenle birlikte sorumludur. Bu sorumluluk işçinin bu ilişkiden doğan alacaklar bakımından her iki işverene de başvurabilmesi hakkını doğurur.
Alt işverenlik ilişkisinin uygulamada işçilerin haklarını gasp etmek amacıyla muvazaalı şekilde yapılması halinde muvazaanın tespitiyle beraber alt işverenin işçileri baştan beri asıl işverenin işçisi kabul edilir, her türlü hakları asıl işverence ve asıl işverenin işçilerine sağlana haklar kıyas edilerek hesap edilir. Bununla beraber kanun asıl işveren alt işveren ilişkisinin muvazaalı işleme dayandığının karine olarak kabul edildiği bazı haller öngörmüştür. Buna göre; asıl işverenin işçisinin alt işveren tarafından işe alınıp çalıştırıldığı halde ve daha önce o işyerinde çalıştırılan kimse ile alt işverenlik ilişkisi kurulduğu halde bu husus muvazaaya karine oluştururlar. Zira kanun koyucu burada işçilerin alt işverenlik perdesi altında haklarının kısıtlanmasını engellemeyi amaçlamıştır. Bu hususular mutlak karine değildir. Her durum bakımından somut koşullar dikkate alınarak değerlendirme yapılması gerekmektedir. Ancak uzmanlık gerektirmeyen bir işin alt işverenlere bırakılması ve anahtar teslim bir alt işverenlik ilişkisi bu bakımdan mutlak muvazaaya konu olur. Dolayısıyla bu durumda her halükarda işçiler asıl işverenin işçisi kabul edilecektir.
Bu konuyla yahut ihtiyacınız olan tüm hukuki süreç ve uyuşmazlıklarınızla ilgili olarak bilgi ve hizmet almak için bizimle iletişime geçmeyi unutmayın.
BKY HUKUK
